27 Mayıs 2014 Salı

YAZAMAMAK, OLAMAMAK (Bir olumsuzluk eki hikayesi)

Bazen düşünüyorum da, bilhassa yürürken. Yürürken kendi kendime felsefe parçalamaya, edebiyat yapmaya bayılıyorum nedense. İnsanlar daha çok görmüyor daha çok duymuyor yürürken benim için. O yüzden rahatım. Yürürken herkes oluyorum. Daha çok sen oluyorum. Ne düşündüğünü o kadar çok merak ediyorum ki. Yolları eze eze yürürken hep aynı noktaya takılıyorum. Korkarım ben çok düşünüyorum. Ama bir faydası yok hâlâ anlamıyorum. Asla cevap bulamayacağım sorular var. Atomu parçalamaya ya da coca colanın formülünü bulmaya adasaydım kendimi inan daha çok yol katetmiştim. Ben galiba bilmiyorum. Ama şunu biliyorum. Kaybetme korkusu sarmışsa insanın içini bazen çok sevse de sıkı sıkı saramaz. Olur işte, gelir öyle bir mallık. Olmaz demeyin. Böyle yaparsa daha az üzülür zanneder. Düşünmez. Oysa ki arkadaşım salak mısın, madem bir savaşa girmişsin nedir bu tırsaklık. Asıl sıkı sıkı sarmazsan elinden kayıp gidecek. Kendini koruduğunu zannederken asıl çelmenin büyüğünü kendine atan çocuk. Ah be çocuk büyümek, zırhlarını takıp, savaş boyalarını sürmek bu sefer korumadı değil mi. Hâlâ o çok sevdiğin uzun cümleleri yazamıyorsun, bazı şarkıları dinleyemiyorsun ve hala her şey aynı. Zaman geçip giderken sana bulaşmasın istiyorsun. Ama biliyor musun çok şey istiyorsun. Bir amaç aramana gerek yok, geldiği gibi yaşamalısın belki. Ama ya içinden hiç bir şey gelmiyorsa.. Ve hala hiç bir cümleyi tamamlayamıyorsan.. Bütün bunlar bir yana, gerçeği iliklerine kadar hissediyorsan ve artık kendini kandırmıyorsan..Aferin çocuk. Yarın yeni bir gün. Yarın yeniden güleceksin. Yarın yeni yeni yeniden kendini tedavi edeceksin. Ara ara dellenip gene buralarda saçmalayacaksın. Olsun varsın sana bir şey olmasın :)